Günümüzde birçok insan şizofreni hastalığının tanımını bilmeyip yanlış anlamakta ,ön yargılarla yaklaşmakta ve şizofreni hastalarını dışlamaktadır. En çok yanlış bilinen özellikler ise;şizofreni hastalarının saldırgan oluşu ve zeka geriliği olduğunun düşünülmesidir. Şizofreni hastalığının zeka ile bir ilgisi olmamakla birlikte şizofreni hastası düşük,orta,yüksek zeka seviyesine sahip olabilir. Tıpkı bu hastalığa sahip olmayan bireyler gibi... Saldırgan tutumu ele aldığımızda ise; bu hastalığın türleri olup,her tür bu duruma sahip değildir. Fakat şizofreni hastasını topluma kazandırmak yerine toplumdan kazımaya çalışırsak,hastayı yalnızlığa itersek bu durum doğabilir ,hasta çevresine ve hatta kendisine zarar verebilir.
Ön yargıları yıkmalıyız! Bir anne babanın 'bize bir şey olursa evladımıza kim bakar?' demesine engel olmalıyız. Tabi burada en büyük sorumluluk devlete ait,ve devlet buna hiçbir güvence veremiyor.Unutmayın bu hastalık sadece doğuştan gelmeyebilir ve sizde bir şizofren adayı olabilirsiniz!Bunu bilerek yaşamalı ve bu hastaları topluma kazandırmalıyız.
Şizofreni hastası olup nobel ödülü alan da var,bir resim çizimiyle kendine hayran bırakanda tıpkı fotoğrafta gördüğümüz gibi...(kendisi bir şizofreni hastası 15-16 yaşlarında tatlı hayallerle bu hastalığın başladığını söylüyor,genetik olmasından kaynaklanıyor).Küçükken harika keman çalıp hastalığa yakalandıktan sonra kemanı hiç eline almayıp babasının'Birkere çalsa dünyanın en mutlu insanı oluruz' demesine neden olan da var,şizofreni hastası olduktan sonra hayatından gidenleri seyredip yalnızlaşan da... Evet,bu insanları topluma kazandırmalıyız,özellikte biz gençlere çok iş düşüyor,bu ön yargıları hep beraber yıkalım!
Begüm Ecem Gündüz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder